
Ürdün güvenlik birimlerinin “kaos planı hücresi”ni ortaya çıkarmasının yankıları sürerken – ki bu resmi açıklamalarda füze ve insansız hava araçları üretmekle suçlanan radikallerin tutuklandığına dair bilgilerle duyurulmuştu – Ürdünlü yetkililer, 2020 yılından beri yasal olarak kapatılmış olan ve kesin yargı kararıyla ruhsatsız sayılan Müslüman Kardeşler Cemaati’ne neden yasal işlem uygulanmadığı konusundaki sessizliklerini koruyor. Söz konusu cemaat, o tarihten bu yana “siyasi” faaliyetlerine devam ediyor.
Ruhsatsız olan bu cemaatin “yumuşak şekilde kontrol altında tutulması” birçok analist için hâlâ bir muamma. Analistler, bu yapıya karşı gösterilen “esnekliğin” nedenini açıklamakta zorlanıyorlar, ancak Ürdün’ün bazı siyasi elitleri arasında halk desteğini ilgilendiren herhangi bir çatışmadan kaçınma yönünde yeni bir teamül oluştuğuna dikkat çekiyorlar. Bu da, kesinleşmiş yargı kararlarının uygulanmaması pahasına olsa bile söz konusu olabilir. Mevcut ceza yasasının 159. maddesinin ikinci fıkrasında açıkça belirtilmiştir ki, yasal olarak “gayrimeşru” sayılan herhangi bir derneğe hapis cezasına varan yaptırımlar uygulanabilir. Ancak bu hüküm Müslüman Kardeşler’e karşı uygulanmamıştır.
Bununla birlikte, mevcut hükümetin tavrı, dış güçler tarafından desteklenen “kaos planı hücresi”nin ortaya çıkarılmasının ardından kökten değişmiş gibi görünüyor. Bu hücre, bu kez Gazze direnişine destek amacıyla değil, doğrudan Ürdün içini hedef alacak şekilde füze ve insansız hava araçları üretmekle Ürdün’ün güvenliğini tehdit etmiştir.
Bugün itibariyle, Ürdün’deki karar alma kurumlarının, terörle mücadele ve ulusal güvenliği tehdit eden davalarda yetkili olan Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin vereceği kararları beklediği anlaşılıyor. Bu kurumlar, ruhsatsız cemaat ve onun siyasi kolu olan “İslami Çalışma Cephesi Partisi”yle yaşanacak olası bir çatışmanın boyutlarını dikkate alarak ani bir karar vermekten kaçınıyorlar. Zira bu parti, parlamento ya da sokakta gerilimi tırmandırabilecek adımlar atabilir.
Bu arada, karar merkezlerindeki operasyon odaları, önümüzdeki dönemin gereklerini karşılamak için birçok alanda aktif bir şekilde çalışıyor. Bu gereklerin başında, Ürdün'deki Müslüman Kardeşler Cemaatinin “yasa dışı” kabul edilmesi yer alıyor. Bu durum, cemaatin tüm faaliyetlerinin durdurulmasını, merkezlerinin ve mülklerinin müsadere edilmesini gerektiriyor. Ayrıca, cemaat mensuplarından gelecek her türlü siyasi faaliyet çağrısı, kitlesel etkinlik düzenlemesi ya da açıklama, yargı sürecine tabi olacak ve Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde işlem görecektir.
Bu çerçevede, ülkedeki bazı resmi karar merkezleri, Dernekler Yasası ve Ceza Kanunu çerçevesinde ruhsatsız kabul edilen cemaat ile, mevcut Siyasi Partiler Yasası’na göre yasal olarak faaliyet gösteren siyasi kolu “İslami Çalışma Cephesi Partisi” arasında bir ayrım yapmaya çalışmaktadır. Ancak bu resmi ayrımın kaderi, gelecek hafta başlaması beklenen mahkeme oturumlarında ortaya çıkacak gelişmelere bağlıdır. Ayrıca bu ayrım, partinin sokakta veya sosyal medya platformlarında olası bir gerilim ve tırmanış yaratmasıyla bozulabilir. Bu durumda karar vericiler, partinin feshi ve cemaat ile partinin ülkedeki İslami hareketi temsil etme tekelinin kırılması yönündeki yasal hükümleri uygulamak zorunda kalabilir.
Gürültülü bir meclis oturumu... ve yumuşak bir söylem
Partili ve bağımsız milletvekillerinin öncülüğünde mecliste yürütülen sert eleştiriler karşısında, “İslami Çalışma Cephesi Partisi” milletvekilleri, ülkenin güvenliği ve Ürdün Krallığı’nın istikrarını tehdit eden herhangi bir komploya karşı duracaklarını vurgulayan yumuşak bir söylemle cevap verdiler. Ancak parti milletvekillerinin yaptığı açıklamalarda, 17 üyesi yakalanarak Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne sevk edilen hücreye yönelik açık ve net bir kınama ifadesi yer almadı.
Meclis oturumunun perde arkasında, resmi çizgiye yakın bazı milletvekillerinin, doğrudan tahrik içermeyen ancak ruhsatsız bir yapı olarak yasaklanmasını talep eden ifadelerle Müslüman Kardeşler Cemaati’ne yönelik bir saldırı dili geliştirmeye çalıştıkları görüldü. Ancak bazı milletvekilleri sert ifadeler kullandı ve bu sözlere, İslami Çalışma Cephesi Partisi'nin milletvekilleri doğrudan yorum yapmadan sessiz kalarak karşılık verdi.
Bu bağlamda, Meclis Başkanı Ahmed es-Safadi’nin, pazartesi sabahının erken saatlerine kadar, İslamcı partinin meclisteki 31 üyesiyle zorlu bir karşılaşma planlayan bazı milletvekillerinin tepkilerini yatıştırmaya çalıştığı bildirildi. Ancak bu sayı, “İslami Çalışma Cephesi” bloğundaki tüm milletvekillerinin partiye resmi olarak üye olduğu anlamına gelmiyor. Zira bazı milletvekilleri, seçim bölgelerinde parti adı altında seçilmiş olsalar da, ne “Cephenin” ne de cemaatin resmi üyesi değiller. Bu isimler arasında, meclisteki “İslami Çalışma Cephesi” bloğunun başkanı olan milletvekili Salih el-Armuti de yer alıyor.
“İslami Çalışma Cephesi” milletvekillerinin yumuşak üslubu, cemaat içinde önde gelen bazı liderlerin, Genel İstihbarat Dairesi Başkanı Ahmed Hasani ile bir görüşme ayarlamak için yürüttükleri girişimlerin ardından geldi. Bu görüşme talebinin, cemaatin silahlı bir yapılanma ya da milis oluşumunu reddettiği yönündeki tutumunu netleştirmek amacıyla yapıldığı, "Şarku’l Evsat"a konuşan kaynaklar tarafından belirtildi. Bu gelişmeler, Ürdün güvenlik makamlarının, yeni ortaya çıkarılan hücreyle bağlantılı şahıslarla ve söz konusu hücrenin beyniyle ilgili olarak Lübnanlı mevkidaşlarıyla yürüttüğü soruşturmaların sürdüğü bir dönemde yaşandı. Soruşturmalar, hücre üyelerinin bazılarının Güney Lübnan’da eğitim aldığını ortaya koydu.
Önümüzdeki Dönem ve Hesaplarla Dolu Zorunluluklar
"Şarku’l Evsat" gazetesine konuşan kaynaklar, silah kaçakçılığı ve üretimi planlayan hücreye yönelik yargı kararlarının uygulanması gerektiği yönünde en üst düzeyden talimat verildiğini aktardı. Hücre üyeleri, yerel televizyon kanallarında yayınlanan itiraflarında, ülkede ruhsatsız kabul edilen Müslüman Kardeşler Cemaati’ne bağlı olduklarını beyan etmişti. Aynı kaynaklar, yargı süreci tamamlandıktan sonra çıkacak kararın uygulanmasının “hukukun üstünlüğü” ilkesini kökleştireceğini ve yargı kararlarının uygulanmasında herhangi bir oyalamaya izin verilmeyeceğini vurguladı.
Bu arada, Şarku’l Evsat gazetesine konuşan kaynaklar, resmi bir birimin şu anda siyasi hayatı düzenleyen mevzuatları, başta seçim ve siyasi partiler yasaları olmak üzere, değerlendirmekte olduğunu belirtti. Bu iki yasada köklü değişikliklerin yapılmasının beklendiği aktarıldı.
Beklenen değişiklikler, parlamento çatısı altında siyasi temsilde adalet ve denge şartlarını sağlamayı amaçlıyor. Bu adım, Kral II. Abdullah’ın başlattığı siyasi modernleşme süreci çerçevesinde, Ürdün toplumunun siyasi, sosyal ve kültürel kesimlerini temsil eden bir komisyonun sunduğu tavsiyeler doğrultusunda, partili yapının ilk deneyimlerinde yaşanan aksaklıklara yönelik köklü bir düzeltmeyi de kapsıyor.
Aynı kaynaklara göre, önümüzdeki dönemde yaşanabilecek yeni bir gerilim, Öğretmenler Sendikası'nın akıbetine ilişkin alınacak kararla doğrudan bağlantılı olabilir. Bu sendika, “İslami Çalışma Cephesi Partisi”nin kontrolü altındadır ve sendika üyelerinin binlercesi bu partiye mensuptur. Temmuz 2020’de alınan bir yargı kararıyla sendikanın faaliyetleri iki yıl süreyle askıya alınmış, tüm merkezleri kapatılmıştı. Aynı dönemde, şu anda milletvekili olan eski sendika başkanı Nâsır el-Navâsıra ve sendika yönetim kurulu üyeleri hakkında da çeşitli yargı dosyaları kapsamında ifade vermeleri için celp kararı çıkarılmıştı.
Ürdün’deki bazı resmi kurumlar içinden gelen sesler, Öğretmenler Sendikası Yasası'nın değiştirilmesi gerektiğini savunuyor. Önerilen değişikliğe göre, sendikanın genel kurulu yalnızca aktif sahada görev yapan öğretmenlerden oluşmalı, daha önce öğretmenlik yapmış ancak şu anda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde idari görevde bulunan personel bu kapsama alınmamalıdır.
Her hâlükârda, Amman’da yaklaşan yaz aylarının siyasi açıdan “sıcak” geçeceği kesin gibi görünüyor. Bu süreçte en önemli gündem maddelerinden biri, mevcut parlamentonun görevde kalıp kalmayacağı ya da erken genel seçimlere gidilmesi için feshedilip feshedilmeyeceği olacak. Bu kararın, seçim yasasında yapılacak değişikliklerin ardından verilmesi planlanıyor ve bu durum, karar vericilerin masasında duran senaryolardan biri olarak değerlendiriliyor.
Değerlendirilmekte olan bir başka senaryo ise şu şekilde: Eğer “İslami Çalışma Cephesi Partisi”nin yasal durumu hakkında bir mahkeme kararı çıkar ve bu karar, partinin meclisteki milletvekillerinin mecburi olarak ayrılmasına yol açarsa, bu boşluklar, seçimlerde partinin ardından gelen diğer adaylar arasından doldurulacak. Ancak bu senaryonun olumsuz yanı, siyasi olarak dışlanan bu akımın halk desteğini ikiye katlayarak, Ürdün kamuoyunun önemli bir kesimi üzerinde yeniden etkili hâle gelebilme potansiyelidir.