Kayseri'de deprem yaşandı !

 AFAD verilerine göre Kayseri Sarıkız'da 3,6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremin derinliği 6.1 kilometre olarak kaydedildi.


Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD),  Kayseri'nin Sarıkız ilçesinde, saat 07.12'de 3,6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini duyurdu. 


Depremin derinliği 6,1 kilometre olarak ölçüldü.


AFAD'dan yapılan paylaşım şu şekilde:



(BAE)’nden geniş bir heyet yatırım için Türkiye’ye geldi...

 Birleşik Arap Emirlikleri’nden geniş bir heyet Türkiye’ye geldi. Türkiye’de yatırım fırsatlarını araştıran heyet ile yenilenebilir enerji başta olmak üzere savunma sanayii, metro, hızlı tren gibi altyapı projelerinin yanı sıra ülkeler arasında ticaretin artırılması üzerine görüşmeler yapıldı.


Seçimlerin tamamlanmasından sonra yabancı yatırımcı gözlerini Türkiye’ye çevirdi. Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) geniş bir heyet de Türkiye’ye geldi. Türkiye’de yatırım fırsatları arayan heyet ilgili bakanlık temsilcileriyle geniş katılımlı iki toplantı düzenledi. 

İki gündür Ankara’da yapılan toplantılarda ilgili bakanlıklar önlerindeki yatırım programını BAE heyetiyle paylaştı. Yenilenebilir enerji başta olmak üzere savunma sanayii, metro, hızlı tren gibi altyapı projeleri ile iki ülke arasında ticaretin artırılması üzerinde duruldu.

HIZLI TREN VURGUSU

Hürriyet'in haberine göre, toplantılarda BAE’den Türkiye’ye 25-30 milyar dolarlık Yatırım gelmesinin öngörüldüğü, Türkiye’nin ihracatının da 5 milyar dolardan 10 milyar dolara çıkmasının hedeflendiği belirtildi. 

BAE’nin yatırımcı olarak İstanbul metro projeleri ile Ankara-İstanbul süper Hızlı Tren projesiyle ilgilenebileceğine dikkat çektiler. Süper hızlı tren projesinin Ankara Sincan’dan başlayarak Nallıhan Sakarya üzerinden Yavuz Sultan Selim Köprüsü’yle İstanbul’a uzandığını belirten yetkililer, bu hattın önceden planlandığını, bu nedenle köprünün orta şeridinin hızlı tren için ayrıldığını söylediler. 344 km uzunluğundaki projenin çalışmaları seçimlerden önce tamamlanmıştı.

Proje kapsamında, 14 kilometre uzunluğunda 19 adet viyadük, 120 kilometre uzunluğunda 52 adet tünel yapımı planlanırken, trenin saatte 350 kilometre hıza ulaşarak, Ankara-İstanbul seyahat süresinin 90 dakika, 1.5 saatte tamamlanması öngörülüyor. BAE’nin başta SİHA olmak üzere savunma sanayii konularında işbirliği yollarına da sıcak baktığı belirtildi.

ERDOĞAN BAE YOLCUSU

Seçimlerden sonra ilk yurt dışı ziyaretini geleneksel olarak KKTC ve Azerbaycan’a yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, bayram sonrasında geniş bir heyetle Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmesi planlanıyor. Türkiye’ye gelen BAE heyetinin iki günlük çalışmasının da bu ziyarette imzalanması muhtemel protokollerin ön çalışması olduğu belirtiliyor.

Babacan: Kimseye borcumuz yok

 Seçim sonuçlarıyla ilgili konuşan DEVA Partisi lideri Ali Babacan, "Bizim kimseye en ufak bir borcumuz yok. Bugün seçimi helalinden kazanmış, başı dik, alnı açık 15 milletvekilimiz var" diye konuştu.


D’HONDT SİSTEMİ İTTİFAK İÇİNDEKİ PARTİLERİ YAKINLAŞMAYA ZORLUYORDU: 

Önümüzdeki süreçte partimizin çalışmalarını hangi alanlara yoğunlaştırmamız gerektiğini, hatalarımızı, eksiklerimizi masaya yatırdık. Bayramdan sonraki hafta il başkanlarımızla gruplar halinde 3 gün sürecek kapsamlı toplantılar yapacağız. 15 milletvekilimiz ve tüm genel merkez kurulu üyelerimizle beraber 81 ilimizi, 922 ilçemizi adım adım tarayacağız.

Bir hususun özellik altını çizmek istiyorum. 2017’deki anayasa değişikliğinden bu yana seçimleri kazanmak için partiler arası ittifaklar ve iş birliği modelleri önem kazandı. Partimiz de 6 partili bir ittifak modeliyle seçime girdi. 

Anayasa metninden ortak politikalar metnine kadar siyasi tarihimizde hiçbir seçim öncesinde görülmemiş bir hazırlığın altına imzamızı attık. Bu belgeler tam bir bilgi hazinesidir, alın teridir.

Seçim tarihi yaklaşırken yapılan analizlerde şunu gördük; 6 parti kendi listesiyle seçime girdiğinde ittifakımız Meclis’te çoğunluğu sağlayamıyordu. D’Hondt sistemi ittifak içindeki partileri daha da yakınlaşmaya zorluyordu. İşte o anda bizim için çok zor olan bir kararı verdik ve seçime ortak listelerle girdik.

TÜRKİYE’Yİ KAYBETMEYE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK: 

6 partiyle yaşadığımız tüm bu süreçte sık sık şu ikilemi yaşadık; milletimizin menfaati mi partimizin menfaati mi? Ne zaman bu ikilemi yaşasak tercihimizi milletimizden yana kullandık. Bedeli ne olursa olsun özgürlük, adalet, hukuk ve demokrasiden yana sağlam duruşumuzu asla bozmadık. 

Sonuçta kendilerine ulaşıp da ikna edebildiğimiz vatandaşlarımızın oranı yüzde 48 oldu. Evet, seçimleri kaybettik. Ancak bizim Türkiye’yi kaybetmeye tahammülümüz yok. Tam da bu nedenle biz buradayız ve dimdik ayaktayız. Sandıktan kendi payımıza ne çıktığının farkındayız. Seçimin ardından üzerimize düşen sorumluluğun da farkındayız.

MİLLETİMİZİN HAYRINA OLAN HER ŞEYİ AÇIK YÜREKLİLİKLE DESTEKLEYECEĞİZ: 

Vatandaşlarımız bu seçimlerde DEVA Partisi’ne demokratik denetim yapma görevini vermiştir. Bu görevi en iyi şekilde yapacağız. Biz alışılageldik siyasi partiler gibi olmayacağız. Asla çizgimizden şaşmayacağız. Doğruya doğru demekten de gocunmayacağız.

‘Vay efendim iktidara destek olmuşlar’ falan filan…Biz milletimizin hayrına olan her şeyi açık yüreklilikle destekleyeceğiz. Bu ülkenin en etkili muhalefet partisi biz olacağız. Hatalı gördüğümüz ne varsa söyleyeceğiz. Hatalardan dönülmesi için canla, başla mücadele edeceğiz. Haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında yüksek sesle haykıracağız.

Partimizin kurduğumuz ilk günden bu yana nasıl ki hem sorunları tespit edip hem de eylem planlarıyla çözüm önerilerimizi net ve somut bir şekilde ilan ettiysek yine aynı şekilde çalışmaya devam edeceğiz. Çok çalışacağız. Tüm bu süreç sonunda bir kere daha göğsümü gere gere DEVA Partisi’nin kurucularından olduğum için onur duyduğumu belirtmek istiyorum. Seçim sürecinde aktif bir şekilde sahada yer alan DEVA’lıların yol arkadaşı olmaktan onur duyuyorum.

BU İKTİDAR HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE SAYGI GÖSTERMEYECEK: 

Eğer biz DEVA Partisi’ni kurmamış olsaydık mayıs seçimlerinden sonra ülkemizin şu andaki haline bakar, siyasetin geldiği noktayı değerlendirir ve derhal bugün DEVA Partisi’ni kurma kararı alır, çalışmaya başlardık. Bundan sonra çok daha büyük bir azimle aynı coşkuyla çalışmaya devam edeceğiz.

Unutmayın medyanın baskı altında tutulduğu, sivil toplumun sindirildiği, adaletin ayaklar altına alındığı, yoksulun daha yoksul olduğu bir Türkiye’de DEVA Partisi’ne daha çok ihtiyaç olacak.

Çünkü bu iktidar hukukun üstünlüğüne saygı göstermeyecek. Şeffaf, hesap vermeye hazır, kural bazlı bir yönetim anlayışını hiçbir zaman benimsemeyecek. Çünkü Sayın Erdoğan’ın zihin dünyasında bu kavramların yeri yok. Bu iktidar iş başında olduğu sürece ülkemiz içine düştüğü orta gelir tuzağından hiçbir zaman kurtarılamayacak.

SİYASİ PARTİLERLE OLAN DİYALOG VE İŞ BİRLİĞİ ZEMİNİNİ HER ZAMAN SICAK VE GÜÇLÜ TUTACAĞIZ: 

Cumhurbaşkanı seçim gecesi ve ardından yaptığı konuşmalarda topluma öfke, nefret ve hiddet mesajları iletse de bizim hayalimizdeki Türkiye birilerinin kazandığı birilerinin kaybettiği Türkiye değildir.

 Biz 85 milyonun birlikteliğini sağlamak için buradayız. Umutsuzluğa yer yok, hiçbir zaman ortak akıldan, istişareden vazgeçmeyeceğiz. Siyasi partilerle olan diyalog ve iş birliği zeminini her zaman sıcak ve güçlü tutacağız.

HELALİNDEN KAZANMAK DOĞRUYU SÖYLEYEREK KAZANMAKTIR:

 Biz tarihin doğru tarafında yer aldık, en ufak bir şüphemiz yok. Unutmayın ticarette de siyasette de helalinden kazanmak diye bir tabir vardır. Helalinden kazanmak doğruyu söyleyerek kazanmaktır. Kimseyi aldatmamaktır. 

Montaj videolarla, iftiralarla, yalanlarla seçim kazanmak helalinden kazanmak değildir. Kamu malını, imkanlarını 86 milyonun hakkını sadece kendi imkanları için kullanarak seçim kazanmak helalinden kazanmak değildir. 

Devletin, milletin sahip olduğu basın yayın organlarını neredeyse tamamen kendisine tahsis ederek seçim kazanmak helalinden kazanmak değildir. Seçimlerden hemen sonra faiz artırmak helalinden kazanmak değildir. Kısacası kul hakkına girerek seçim kazanmak helalinden kazanmak değildir.

BUGÜN SEÇİMİ HELALİNDEN KAZANMIŞ, BAŞI DİK, ALNI AÇIK 15 MİLLETVEKİLİMİZ VAR: 

Biz ise tertemiz bir seçim kampanyası yürüttük. Yapamayacağımız hiçbir söz vermedik. Yeniden milletimizin karşısındayız. Bizim kimseye en ufak bir borcumuz yok. Hiç kimseyi aldatmadık, hep doğruları söyledik. 

Kazandığımız her şeyi de anamızın ak sütü gibi helalinden kazandık. Bugün seçimi helalinden kazanmış, başı dik, alnı açık 15 milletvekilimiz var. Evet seçimi kazanamadık bunun için gereken özeleştiriyi de muhasebeyi de yapmaktan kaçınmayacağız. Biz hiç kimsenin hakkını yemedik.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 ilin valisini atadı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla yeni atama kararları Resmi Gazete'de yayımlandı. Deprem bölgesindeki 3 il olan Hatay, Gaziantep ve Adıyaman'a yeni vali atamaları yapıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yeni atama kararları Resmi Gazete'de yayımlandı. Deprem bölgesindeki 3 il olan Hatay, Gaziantep ve Adıyaman'a yeni vali atamaları yapıldı.

Hatay Valiliğine Mustafa Masatlı

Gaziantep Valiliğine Kemal Çeber

Adıyaman Valiliğine Osman Varol getirildi.

Ayrıca, Savunma Sanayi Başkan Yardımcılıklarına Hüseyin Avşar, Hakan Karataş, İhsan Kaya, Gökhan Uçar ve Mustafa Murat Şeker, TMSF üyeliklerine de Çiğdem Uçar ve Şeref Safa atandı.

Antalya'da son durum :Yabancılar oturum izni alamadı, ev sahipleri yerli kiracıya döndü

Antalya'da, fahiş rakamlarla ev kiralayan yabancıların oturum izinleri uzatılmayınca rüzgar tersine döndü. Ev sahipleri yabancı yerine yerli kiracı tercih ediyor.


Rusya ve Ukrayna savaşı sonrası iki ülkeden birçok kişi, daha güvenli buldukları Türkiye'ye göç etti. Türkiye'de ise tatil için tercih edip, daha aşina oldukları Antalya'yı seçen Rus ve Ukraynalılar, kentte 1 yıllığına ya da 6 aylığına evler kiralayıp ödemeleri de çoğunlukla peşin yaptı.


DHA'nın haberine göre, bu nedenle yaklaşık 1,5 yıldır kentte ev satın alma ve kiralama maliyetleri katlandı. Bazı mülk sahipleri yerli kiracıları çıkarıp, evlerini yabancılara kiralama yolunu seçerken, bu nedenle çok sayıda mağduriyet yaşandı. 


Aynı binada savaş öncesi 2 bin liraya oturan yerli kiracı ile savaştan kaçıp gelen Rus ya da Ukraynalı aileler 10-15 bin liradan oturmaya başladı. Bu durum nedeniyle zaman zaman yerli kiracılar ile ev sahipleri davalık oldu. Kent genelinde emlak sektöründe fahiş kira artışı nedeniyle zor günler geçiren vatandaşlar, kirada oturduğu daireyi kaybetmemek için istenen oranda zam yapıp anlaşma yolunu seçti.


BU KEZ EV SAHİPLERİ 'MAĞDUR'


Klimalı, eşyalı evleri fahiş kiralarla Rus ve Ukraynalılara kiralayan bazı ev sahipleri, döviz bazında peşin aldıkları kiraların hesabını yaparken, bazı Rus ve Ukraynalılar haber vermeksizin evi boşalttı. Bazıları da evdeki değerli eşyaları da beraberinde alıp kayboldu. Mağduriyet yerli kiracıdan ev sahiplerine geçti.


OTURUM İZNİ SONA EREN TURİSTLER TÜRKİYE'Yİ TERK ETTİ


Son günlerde alınan bir başka tedbir de Rus ve Ukraynalılar arasında geçici oturum izinleri dolanların, yeni oturum taleplerinin onaylanmaması oldu. 


Oturum izinleri sona erenler Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı. Mülk sahipleri, yabancıya kiraya vermek için birkaç ay boş tuttuğu evini, daha fazla zarar etmemek için yerli kiracılara vermeye başladı. 20-100 bin TL arasında yabancıya verilen kiralık daireler, bugünlerde yerliye peşinatsız ve şartsız 10-15 bin TL'den kiralanmaya başlandı.


EV SAHİPLERİ YERLİ KİRACILARA DÖNDÜ


Antalya Emlakçılar, Oto Galericileri, İş Takipçileri Odası Başkanı İsmail Çağlar, çok sayıda mağduriyet yaşandığını ve bunun üzücü olduğunu söyledi. Sektörün de durumdan olumsuz etkilendiğini belirten Çağlar, "İkamet izinleri iptal edilince memleketlerine dönmek zorunda kaldılar. Şu anda fiyatlar artmıyor. 


Ancak yine de yüksek. İç kesimlerde 8-10 bin liraya, sahilde 240 bin liraya ev kiralanıyor. Bu fırsatçılık maalesef vardı. Bizde de var o fırsatçılık. Asgari ücretin 9-10 bin lira olduğu yerde ev kirası 40-50 bin liraya çıkıyor. Ama şimdilerde mülk sahipleri 'Türk olsun, sağlam olsun' diyor" dedi.


KİRALAR YÜZDE 30 DÜŞTÜ


Antalya'da emlak işiyle ilgilenen Halit Mert, son günlerde oturum izinleri verilmeyen Rus ve Ukraynalıların Gürcistan'a gittiğini söyledi. Bu durumun piyasayı da etkilediğini belirten Mert, "Önceden ev sahipleri 'Yabancıya verelim, 6 ay ya da 1 yıllık peşin alalım' diyordu.


 Ancak oturma izinleri verilmeyince geri dönmeleri nedeniyle kiralarda yüzde 30 oranında düşme var. Ev sahipleri kriterleri değiştirdi. 'Yerli vatandaş olsa da olur. Aylık peşinatlı da olsun, yeter ki evimiz boş kalmasın' diyorlar" dedi.


PİYASA NORMALE DÖNÜYOR


Mert, yabancıların 'oturma izniyle ilgili sorun yaşarım' korkusuyla yıllık kiralamayı artık tercih etmediğini söyledi. Piyasanın yeniden normale dönmeye başladığını belirten Mert, "Bir miktar da olsa krizin çözülmeye başladığını söyleyebiliriz. Birçok yerde aylık ödemelerle yerli vatandaşa veriliyor. Memur kefilin bile ortadan kalktığı yerler var" diye konuştu.


Bir başka emlakçı Hüseyin Başyiğit de piyasanın normale dönmesinden memnun olduğunu söyledi. Ev sahiplerinin yabancıya kar ederek ev kiraladığını düşünürken zarar ettiğini söyleyen Başyiğit, "Güzel rakamlardan evlerini kiraya verdiklerini düşündüler ama yaşadıkları zarar daha fazla oldu. Bazı sitelerde yabancıya konut vermeme kararı alındı" dedi.


YABANCI KİRACI ÖDEME YAPMAYIP EŞYALARI ALIP GİTMİŞ


Evini yabancıya kiraya verip daha sonra mağdur olan mülk sahipleri de var. Emekli Erol Boz (56) mülk sahibi olduğu dairelerini yabancıya vermeyi tercih ettiğini, ancak zarar gördüğünü belirterek, artık yerli kiracıyı desteklediğini aktardı. Boz, "1 yıllığına vermiştim yabancıya. 3'üncü ayda çıkıp gittiler.


 Kirayı alamadık. Eşyalarımızı alıp gitmişler. Kapıyı çilingirle açtık ve fark ettik. Ütü, süpürge gibi elektronik eşyaları alıp gitmişler. Biz artık bildiğimiz kendi vatandaşımıza vereceğiz. Yabancıya eşyalı 15 bin liraya vermiştim. Şu anda 8-10 bin liraya vatandaşımıza verdik" diye konuştu.


Memur ve emeklinin maaş kaygısı

En düşük memur maaşını 22 bin liraya çıkaracak yasanın Meclis'e gelip gelmeyeceği büyük merak konusu. Ayrıca daha fazla primi olan emeklilerin yeni maaş durumu da belirsiz


Milyonlarca memur ve emekli, yeni asgari ücretin belirlenmesinin ardından maaşlarına yapılacak zammı beklemeye başladı. Bu konuda öncelikle beklenti, yılın ilk altı ayıyla ilgili enflasyon (TÜFE) oranları olacak. 


TÜİK'in 5 Temmuz'da açıklayacağı oranlara göre memur ve memur emeklileri için enflasyon farkı netleşecek. Bu kesim ayrıcı toplu sözleşmeye bağlı olarak ikinci altı ay için yüzde 6 maaş artışı alacak. Öte yandan işçi ve Bağ-Kur emeklileri de bu altı aylık enflasyona göre maaş zammı alacak.


Bunların yanında en dikkat çekici beklenti en düşük memur maaşıyla ilgili. İktidar, seçim öncesi bu maaşı net 22 bin liraya çıkaracağını açıkladı. Bu da en düşük memur maaşının 10 bin lira civarında artacağı anlamına geliyor. Ancak 22 bin lira netleşirse daha yüksek kademe ve dereceye sahip memurlar için nasıl bir düzenleme yapılacağı ise belirsiz.


7 BİN 500 TL KAYGISI

Yasal düzenlemenin geçen hafta Meclis'e gelmesi bekleniyordu ama gelmedi. Eğer en düşük memur maaşının üzerindeki maaşlara sadece toplu sözleşme zammı ve enflasyon farkı verilirse memurlar da emekliler gibi "en düşük maaşta" eşitlenmiş olacak. Kademe ve derecenin hiçbir anlamı kalmayacak. 


Yine iktidar, emeklilerin yarısından fazlasının en düşük aylık olan 7 bin 500 lirada eşitlenmesi nedeniyle, daha fazla prim ödeyenler için yeni bir düzenleme yapılacağını duyurmuştu. Ancak en düşük aylık olan 7 bin 500 liranın artıp artmayacağı, artarsa ne kadar olacağı konusunda iktidardan net bir açıklama yok. Halen kök aylığı 5 bin liranın altında olanlar var.


İktidarın memurlarla ilgili yasal düzenlemeye daha fazla primi olan emeklilerle ilgili maddeler de koyması bekleniyor. En düşük aylıkla ilgili düzenleme için de teklif bekleniyor.Milyonlarca memur ve emekli, yeni asgari ücretin belirlenmesinin ardından maaşlarına yapılacak zammı beklemeye başladı. Bu konuda öncelikle beklenti, yılın ilk altı ayıyla ilgili enflasyon (TÜFE) oranları olacak. 


TÜİK'in 5 Temmuz'da açıklayacağı oranlara göre memur ve memur emeklileri için enflasyon farkı netleşecek. Bu kesim ayrıcı toplu sözleşmeye bağlı olarak ikinci altı ay için yüzde 6 maaş artışı alacak. Öte yandan işçi ve Bağ-Kur emeklileri de bu altı aylık enflasyona göre maaş zammı alacak.


Bunların yanında en dikkat çekici beklenti en düşük memur maaşıyla ilgili. İktidar, seçim öncesi bu maaşı net 22 bin liraya çıkaracağını açıkladı. Bu da en düşük memur maaşının 10 bin lira civarında artacağı anlamına geliyor. Ancak 22 bin lira netleşirse daha yüksek kademe ve dereceye sahip memurlar için nasıl bir düzenleme yapılacağı ise belirsiz.


7 BİN 500 TL KAYGISI

Yasal düzenlemenin geçen hafta Meclis'e gelmesi bekleniyordu ama gelmedi. Eğer en düşük memur maaşının üzerindeki maaşlara sadece toplu sözleşme zammı ve enflasyon farkı verilirse memurlar da emekliler gibi "en düşük maaşta" eşitlenmiş olacak. Kademe ve derecenin hiçbir anlamı kalmayacak. 


Yine iktidar, emeklilerin yarısından fazlasının en düşük aylık olan 7 bin 500 lirada eşitlenmesi nedeniyle, daha fazla prim ödeyenler için yeni bir düzenleme yapılacağını duyurmuştu. Ancak en düşük aylık olan 7 bin 500 liranın artıp artmayacağı, artarsa ne kadar olacağı konusunda iktidardan net bir açıklama yok. Halen kök aylığı 5 bin liranın altında olanlar var.


İktidarın memurlarla ilgili yasal düzenlemeye daha fazla primi olan emeklilerle ilgili maddeler de koyması bekleniyor. En düşük aylıkla ilgili düzenleme için de teklif bekleniyor.

Yüz binlerce hacı adayı Mescid-i Haram'da cuma namazı kıldı

 Hac farizasını yerine getirmek üzere farklı coğrafyalardan gelen yüz binlerce hacı adayı, Mescid-i Haram'da cuma namazını kıldı.

 Kabe imamları hutbede, haccın Müslümanlar için önemini vurgulayarak Hz. Muhammed'in veda haccına değindiler. Hacı adayları, cuma namazını Kabe-i Muazzama'yı görerek kılmak için sabahın erken saatlerinde Mescid-i Haram'a geldi. 


Görevliler tarafından temizlik yapıldıktan sonra hacı adayları namaz, tavaf ve dualarla zaman geçirdi. Bazı hacı adayları hava sıcaklığı nedeniyle şemsiye kullanırken, zemzem dağıtıldı.


Hac farizasını yerine getirmek üzere farklı coğrafyalardan gelerek Mekke'de buluşan yüz binlerce hacı adayı, cuma namazını Mescid-i Haram'da eda etti.


Kabe imamları hutbede, Hz. Muhammed'in veda haccına değinerek, haccın Müslümanlar için önemini vurguladı.Cuma namazını Kabe-i Muazzama'yı görerek eda etmek isteyen hacı adayları için gün, sabahın erken saatlerinde başladı. 


Hacı adaylarının yoğunluğu başlamadan önce görevlilerce Mescid-i Haram'da temizlik yapıldı.Konakladıkları yerlerden gruplar halinde Mescid-i Haram'a yönelen hacı adayları, burada cuma vaktine kadar ki süreyi namaz, tavaf ve dualarla geçirdi.Bazı hacı adaylarının hava sıcaklığı nedeniyle tavaf sırasında şemsiye kullandığı görülürken, hacı adaylarına zemzem dağıtıldı.



İmamoğlu'nun sözlerine Kılıçdaroğlu'ndan yanıt: "Görevine devam edecektir"

 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçimden sonra CHP ile ilgili "değişim" çağrısında bulunmuştu. İmamoğlu son açıklamasında ise hafta içinde yapılan grup toplantısının beklentilerini karşılamadığını dile getirdi. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu'nun görevine devam edeceğini söyledi.



28 Mayıs ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçaroğlu, birçok kesimden tepki almıştı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem imamoğlu seçimin kaybedilmesinin ardından partide değişim olması gerektiğini söylemişti. İmamoğlu, Haliç Kongre Merkezi'ndeki "İstanbul'a hizmette 4 yıl sunumu" programında önemli açıklamalarda bulundu.


Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ekrem İmamoğlu, bu haftayı çok önemsediğini dile getirdi.



"GRUP TOPLANTISI BEKLENTİLERİMİ KARŞILAMADI"

Salı günü yapılan CHP grup toplantısıyla birlikte sürece dair bir tarif ya da değişimle ilgili bir gelişme beklendiğini anlatan İmamoğlu, "Bu şahsi bir mesele de değildir. Toplumsal bir beklentidir. O bakımdan beklentileri karşılayan bir grup toplantısı mı olmuştur ya da olmamıştır. O tabii halkın ya da CHP'lilerin takdiri ama benim beklentilerimi karşılamamıştır. Çok net." dedi.

CHP GENEL BAŞKANLIĞI'NA ADAY OLACAK MI?

İmamoğlu, CHP Genel Başkanlığına aday olma konusunun konuşulmadığını ifade ederek, "Hiçbir zaman kendime bu sürece dair yaptığım sohbetlerde bir makam biçmedim. Ayrıca şunu da söylemek isterim. Ben tamamen bir değişim sürecine talip olduğumu ve buna liderlik etmeye hazır olduğumu ifade ettiğim doğrudur ama bir süreç tarifidir, kişisel bir makam tarifi değildir." diye konuştu.

"DEĞİŞİM KENDİ KURALLARI İÇİNDE OLACAK"

Tele 1'de katıldığı canlı yayında seçim sürecinin ardından CHP'de gündeme gelen değişim söylemleri ile ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, değişimin kendi kuralları içinde olacağını dile getirdi.

Partinin, değişimi kendi özgür iradesiyle içselleştirmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Değişim hukuki zeminde olmalı. Kurultayınızı yaparsınız, adaylar çıkar." diye konuştu.

İMAMOĞLU'NUN "DEĞİŞİM" ÇAĞRISINA YANIT

Ekrem İmamoğlu'nun partide değişime yönelik açıklamaları ile ilgili de açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, CHP'de koşulları yerine getirdiğinde herkesin genel başkanlığa aday olabileceğini kaydetti.


Ekrem İmamoğlu'nun da aday olabileceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ekrem Bey, başarılı bir belediye başkanımızdır. Son seçimlerde, 22 ilçeyi alabilecek potansiyele eriştik. 22 ilçe ve Büyükşehir Belediye Meclisinin çoğunluğu da alınır. Ondan sonra herhangi bir sorun kalmaz. Asla ve asla, bu halkın, İstanbulluların oyuyla alınmış olan, CHP'ye yönetme yetkisi verilmiş olan bir belediyeyi alıp da AK Parti'ye teslim edemem. Ekrem Bey görevine devam edecektir."




Polis uyuşturucu tacirlerine baskı yaptı, elde ettikleri hayal bile edilemez

 İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 81 ilde sokak satıcılarına yönelik “Yüzüncü Yıl” kod adlı narkotik operasyonu gerçekleştirildiğini açıkladı. Bakan Yerlikaya, operasyonda 952 kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Türkiye genelindeki 81 şehirde, sokak satıcılarına yönelik narkotik operasyonu gerçekleştirildi. “Yüzüncü Yıl” kod adlı operasyonda, 952 kişi gözaltına alındı.


Operasyonu Twitter hesabından duyuran İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bin 25 hedefe düzenlenen operasyonlara 6 bin 150 personel, 1 helikopter, 14 hava aracı ve 116 narkotik dedektör köpeğinin katıldığını söyledi.


952 kişinin gözaltına alındığı bilgisini paylaşan Yerlikaya, “Çok sayıda muhtelif uyuşturucu madde, silah ve hassas terazi ele geçirildi.” ifadesini kullandı.


Makine ihracatı ilk 5 ayda 11,7 milyar dolarla rekor kırdı

 Türkiye'nin yılın ilk 5 ayında yaptığı makine ihracatı 11,7 milyar dolara ulaşarak ocak-mayıs dönemi rekoru kırdı.


Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) verilerine göre, makine imalat sanayisinin ihracatı bu yılın ocak-mayıs döneminde serbest bölgeler dahil edildiğinde 11,7 milyar dolara ulaştı.

Söz konusu dönemde kilogram başına ortalama ihracat birim fiyatları 7 doların üzerinde seyrederken, miktar olarak daha az ihracat gerçekleştirilmesine rağmen değer bazında artış sağlandı.

Kilogram başına ihracat değeri sektörün en çok ihracat yaptığı Almanya ve Rusya'da 10 dolara yaklaşırken, üçüncü sıradaki ABD'de 12,3 dolar olarak gerçekleşti.

Makine ihracatı mayısta geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,7 artarak, 2,4 milyar dolar oldu.

"Rusya'daki başarımızı ikinci yarıda Avrupa ile desteklemeliyiz"

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, ihracat rakamlarına ve sektördeki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, 2023'ün ilk 5 ayında sağlanan artışın büyük kısmının Rusya'ya yapılan ihracattan kaynaklandığını belirterek geride kalan dönemde Rusya pazarında sağlanan başarıyı Avrupa'da sergilenecek yeni bir başarı hikayesiyle desteklemek için çalıştıklarını söyledi.

Rusya-Ukrayna savaşı, 6 Şubat'ta yaşanan depremler ve seçimler nedeniyle Avrupa'daki, özellikle sürdürülebilirlik alanındaki gelişmeleri takip etmekte zorlandıklarını anlatan Karavelioğlu, hayli zamandır sanayide dönüşüm üzerinde çalışan Avrupa ülkelerinin bürokratik ve hantal yapıları yüzünden çok hızlı yol alamamalarının kendileri için bir şans olduğunu dile getirdi.

Karavelioğlu, "Fakat bizim, sınavlarına son gece çalışan bir öğrenciden daha bilinçli olmamız ve hazırlık süreçlerimizi, rakiplerimizden geride kalmadan yoğunlaştırmamız lazım. Ülkemizin yönetim istikrarının sağladığı avantajlarla, önümüzdeki 5 yıl içinde neler yapmamız gerektiğine odaklanmalıyız" dedi.

Son dönemde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın Yeşil Dönüşüm konusunda ciddi bir altyapı hazırladığını anımsatan Karavelioğlu, uygulamaya sokulacak hazırlıkların hızlanarak devam etmesi gerektiğini vurguladı.

"Geri dönüşün ilk işaretleri resesyon fiyatlamasında elimizi rahatlattı

Kutlu Karavelioğlu, sanayideki dönüşümün Türkiye'de başarıya ulaşabilmesinde en önemli görevlerden birinin yeni ekonomi yönetimine düştüğünü belirterek, uluslararası iktisadi normlara geri dönüşü ifade eden politika değişikliğinde ihracatın ve ihracatçıların öncelenmesi gerektiğini söyledi.

Son dönemde TL'de yaşanan değerlenme nedeniyle yabancı para cinsinden elde edilen gelirlerin yurt içi maliyet artışları karşılamada yetersiz kaldığını dile getiren Karavelioğlu, enflasyon yüksek seyrederken çoklu döviz kurlarının oluştuğunu, kestirilemez döviz taleplerinin sıkıntıya neden olduğunu anlattı.

Karavelioğlu, iç pazarda mecburen yükselen fiyatlarla büyük marjlar sağlayan ithalatçıların, fazla süremeyeceği belli olan bu fırsatı daha fazla mal getirerek değerlendirdiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ekonomide rasyonel zemine dönüş olarak ifade edilen yeni modelin; son bir yılda oluşan fiyatlama dengesizliklerini ortadan kaldıracağına ve ithalattan üretime dönüşü hızlandıracağına inanıyoruz. Tedrici bir geçiş sürecini gerektirecek bu dönüşün ilk işaretlerinin dahi küresel pazarı kasıp kavuran resesyon fiyatlamalarında elimizi rahatlattığını söylemeliyiz. Döviz gelirlerimiz üzerindeki serbest tasarruf kabiliyetimize tekrar kavuşacağımız günleri de iple çekiyoruz."

"Güven arttıkça makine ve teçhizat yatırımları da hızlanır"

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Karavelioğlu, bu sürecin döviz dengesinin sağlanmasına ve yüksek dış ticaret açığının kontrol altına alınmasına katkı sağlayacağını belirterek, yeni politikaların sağlayacağı katkılardan bahsetti.

Yeni ekonomi yönetiminden beklenen uygulamaların neleri getireceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karavelioğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Faiz oranlarında olası artışların, kredi politikasında sıkılaşmanın, kamu harcamalarında tasarrufun ve TL’'in gerçek değerine ulaşmasının iç talebi sınırlayarak iktisadi faaliyetlerde bir yavaşlamaya yol açacağının farkındayız. Burada önemli olan seçici kredi politikasının sürmesi, ihracatın ve yatırımların bu şekilde desteklenmeye devam edilmesi.

Eğer finansmanda başarısı kanıtlanmış bu yöntemde ısrarcı olunursa, sürdürülebilir ve öngörülebilir bir ekonomiye geçişe dair güveni artıracağına ve ertelenmiş makine ve teçhizat yatırımlarını da hızlandıracağına inanıyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Dünya Mülteciler Günü mesajı

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Mülteciler Günü münasebetiyle yayımladığı mesajında, “İnsanlık ve komşuluk görevini her zaman yerine getiren Türkiye, sığınmacıların güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde anavatanlarına geri dönüşlerini desteklemekte, bunun için gerekli projeleri hayata geçirmektedir.” dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Mülteciler Günü nedeniyle mesaj yayımladı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajında şu ifadeleri kullandı:

Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde insanlar terör, çatışma, iç savaş, açlık ve kıtlık gibi sebeplerle göçe zorlanmaktadır. Günümüzde yerlerinden olmuş kişilerin sayısı 110 milyona yaklaşmıştır. 


Bunların 35,3 milyonu doğdukları toprakların dışında mülteci statüsünde hayatlarını sürdürürken, 62,5 milyonu ise kendi ülkelerinde yer değiştirmek durumunda kalmıştır.


Küresel bir meydan okumayı teşkil eden düzensiz göç ve mülteci meselesinde tavrımız, ülkemizin güvenliğiyle birlikte insan hayatını ve onurunu korumaktır.


 Asırlardır hiçbir ayrım yapmadan zulümden kaçanlara sahip çıkan milletimiz, aynı vicdani duruşu Suriye’den Ukrayna’ya bölgemizdeki krizler karşısında tekrar göstermiştir.


 İnsanlık ve komşuluk görevini her zaman yerine getiren Türkiye, sığınmacıların güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde anavatanlarına geri dönüşlerini desteklemekte, bunun için gerekli projeleri hayata geçirmektedir.


Batılı ülkelerde kök saldıktan sonra zehirli bir sarmaşık misali diğer toplumlara da yayılan mültecilere yönelik nefret söylemlerini, Neo-Nazi ideolojisini, Müslüman ve yabancı düşmanlığını reddediyoruz. Kendi ırkı, kültürü ve inancı dışındaki hiç kimseyi insan saymayan bu marazi akımları, insani değerlere ve insanlığın ortak geleceğine tehdit görüyoruz.


Tarih boyunca medeniyetlere beşiklik etmiş Akdeniz’in son yıllarda devasa bir mülteci kabristanına dönüşmesinde, kökleri sömürgeciliğe kadar giden kibirli zihniyetin çok büyük etkisi vardır. Geçtiğimiz hafta Ege Denizi’nde göz göre göre yaşanan, çoğu çocuk yüzlerce masumun hayatını kaybettiği insani trajedi bunun en son ve utanç verici örneği olmuştur.


Uluslararası toplumun, özellikle de kendileri dışında herkese insan hakları ve demokrasi dersi veren ülkelerin artık sorumluluk üstlenmesi şarttır. 


Mülteci meselesi, göçe ve zorla yerinden edilmeye neden olan şartların kaynağında ortadan kaldırılmasıyla çözülebilecektir. Aralık 2018’de Türkiye’nin aktif katkılarıyla kabul edilen Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat’ın başarısı ve uygulanması bu bakımdan çok önemlidir. 


Gerek Mutabakat’ın uygulanması gerek yükümlülüklere riayet edilmesi noktasında ilgili tüm tarafları daha fazla gayret göstermeye davet ediyoruz.


Bu tespit ve temennilerle Dünya Mülteciler Günü’nün, küresel bir farkındalığın oluşmasına, yeni trajedilerin önüne geçilmesine ve yeryüzünün farklı köşelerinde hayata tutunma mücadelesi veren tüm mültecilerin sorunlarının çözülmesine vesile olmasını diliyorum.



Bahçeli: Üniversite sınavlarını kaldıracağımız günler çok uzakta değil

MHP lideri Bahçeli, "Biz gençliği sınavlarla bulmadık" diyerek üniversite sınavlarının kaldırılmasına yönelik açıklamalarda bulundu.


BİZ GENÇLİĞİ SINAVLARLA VEYA KARNELERLE BULMADIK:

 Geçtiğimiz hafta bir yanda 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı sonlanıp yaz tatili başlarken diğer yanda da Yükseköğretim Kurumları Sınavı yapılmıştır. Bildiğiniz üzere, Türkiye’miz genç nüfus açısından büyük bir hazineye sahiptir. Elbette bu hazine istikbal ve istiklalimizin da haznedarıdır.

 Hayat, okulla-ev arasında gidip gelen rutin bir güzergah değildir. Veya hayat sadece eğlenme, gezme, yeme, içme ve safa sürme bohemliğinden ibaret de görülmemelidir. Her şeyi tadında ve kıvamında yapmak, bir anlık aymazlıkla koca bir hayatı kuru ve yaprak dökmüş bir ağaca çevirmekten sakınmak lazımdır. Unutulmasın ki, sınavlar gelip geçer, okullar biter gider, kaldı ki, hayat gelip geçiyor, varla yok arasında bitmeyen salınım süreklilik içinde devam ediyor. Geçmişte hüzünle alınan karneler, kaygıyla girilmiş sınavlar bir zaman sonra yalnızca tebessümle hatırlanıyor. 

Günü geldiğinde anılar geçidi tıpkı bir merasim bölüğü gibi gözümüzün önünde canlanıyor, mazinin sevinç ve üzüntüsü aynı hissiyatla kucaklanıyor. Mesele karnenin muhtevası, notların düşük ya da yüksekliği değil, onu alan iradenin saf gönlü, samimi terbiyesi, insani ve vicdani tecelli seviyesidir. Ülkemizde 19 milyonu temel eğitim ve öğretimde, 8 milyonu da yükseköğretimde olmak üzere yaklaşık 27 milyon öğrenci vardır.

 Bu sayı pek çok ülkenin nüfusundan katbekat fazladır. İşte zenginlik de buradadır. Biz gençliği sınavlarla veya karnelerle bulmadık, bu yolla da kaybetmeyiz, kaybedemeyiz, kaybetmeyeceğiz. Ümit ediyorum ki, geniş ve gerçekçi bir mutabakat ortamı kurularak üniversite sınavlarını kaldıracağımız günler de çok uzak değildir.

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ BU SEÇİMLERE HAZIRLIK SÜRECİNİ BAŞLATMIŞTIR:

 Geride kalan günler içinde mutat ve muntazam şekilde yaptığımız iki toplantı sürecinde hem 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerini hem de bundan sonraki siyasi etap ve gündem konularını değerlendirme fırsatımız oldu. Hız kesmeden sahadaki faaliyetlerimize devam edeceğiz. Her an seçim olacakmış gibi bütün demokratik ihtimallere hazır olmak zorundayız. 

Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri tamamlanmış olsa da, Türkiye yeni bir seçime doğru ilerleyiş kaydetmektedir. Nitekim Mahalli İdareler Seçimleri 31 Mart 2024 tarihinde yapılacaktır. Böylelikle peş peşe eklemlenen seçim gündemi milli iradenin tercihiyle noktalanmış olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu seçimlere hazırlık sürecini başlatmıştır. 

Mahalli İdareler Seçimlerinde takip edeceğimiz birinci stratejik hedefimiz mevcut belediye başkanlıklarımızı muhafaza ederek bunun üzerine yenilerini ve hatta daha çoğunu eklemektir. İkinci stratejik hedefimiz, Cumhur İttifakı’nın doğasına ve ruhuna muvafık hareket edip; muhalefet partilerinin yönetimindeki belediyelerin yürek yaralayan makus ve meyus hallerine son vermektir.

İSTANBUL BEŞ YILINI KAYBETTİ: 

İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri başta olmak üzere, diğer tüm büyükşehir belediyelerinin, il belediyelerinin, ilçe ve belde belediyelerinin Türkiye’nin yükselen itibarına ve marka değerine müzahir şekilde yönetilmesi tarihi önemdedir. Belediyecilik bir sevda işidir. Belediye başkanının yönetimi altındaki şehrinin emini olması bilinen bir husustur.

 İstanbul beş yılını kaybetmiş, tarihin gerisine düşmüş; kaos, kriz ve karmaşa dünyanın en büyük Türk kentinin önünü kesmiştir. Hakeza aynı durum Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin, Tekirdağ, Eskişehir, Muğla, Aydın, Hatay büyükşehir belediyeleri için de geçerlidir. CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının ayak oyunlarından, parti için cepheleşmelerden, fısıldayan kulislerden, kongre hesaplarından, hiziplerin rekabetinden, çıkarların yarışından başka bildikleri tek bir şey yoktur ve her şey de ortadadır. Türk milleti mahalli idarelerin üzerine düşen zillet gölgesinden kurtulmalıdır.

ENFLASYON VE HAYAT PAHALILIĞI PEK ÇOK ÜLKEYİ TESİR ALTINA ALMIŞTIR: 

Sosyal ve ekonomik meselelerin tek tek ele alınıp kalıcı çözümle buluşturulması amacıyla yasama faaliyetleri hızlanacaktır. Önümüzdeki hafta karşılayacağımız Kurban Bayramı sonrasında da Meclis’in bir süre daha çalışması kararlaştırılmıştır. Bu kutlu çatı altında, milletimizin her talep ve beklentisi görüşülüp mutlaka karara bağlanacaktır. 

Bu kutlu çatı altında, emeklilerimize, memurlarımıza, esnaflarımıza, dar ve sabit gelirli insanlarımıza aşama aşama müjdeli haberler verilecektir. Bilinmelidir ki, demokratik kültür olmadan demokrasi hayata geçmez, geçemez. Demokratik kültürün iki temel öğesi ise hoşgörü ve uzlaşmadır. Uzlaşmanın olabilmesi için evvelemirde hoşgörünün varlık bulması zorunludur. Gazi Meclis’te tecessüm eden siyasi parti gruplarının karşılıklı hoşgörü ve uzlaşma hassasiyetiyle Türk ve Türkiye Yüzyılının temelleri atılmalı, yeni bir anayasa ülkemize kazandırılmalıdır.

 Bu nedenle her bir milletvekili tarih ve millet huzurunda yaptıklarından olduğu kadar yapamadıklarından da sorumlu olacaktır. Dünya genelinde birikmiş ve bilenmiş ekonomik sorunlar hepinizin ve herkesin malumudur. Fiyat ve finansal istikrarı bozucu etkenler bir hayli fazladır. Küresel borç stokundaki artışla birlikte resesyon, enflasyon ve hayat pahalılığı pek çok ülkeyi tesir altına almıştır. 

Küresel ekonomik aktiviteler, tarihin hiçbir dönemine bugünkü ölçekte artmasa da, insanlık adil ve kalıcı bir refah vizyonuna maalesef ve hala ulaşamamıştır. Sonsuza kadar büyümesi hedeflenen bir ekonomik sistemin sonlu bir ekolojik sistemle nasıl uyumlu olacağı ise henüz ikna edici şekilde açıklanamamıştır. Dünya çapında devasa gelir ve servet eşitsizliği hüküm sürüyorken, her gün bir fincan kahve fiyatının yarısıyla geçinmeye çalışan 1 milyar insan karşımızda duruyorken ekonomide yeni ufukların keşfedilmesinin nasıl mümkün olacağı cevabını hala bulamamış bir muammadır.

 Her şeyden ve hepsinden önemlisi ortak anlam ve amaç duygularımızı kuvveden fiile geçirerek, kısa vadeli hesaplardan uzun vadeli perspektife geçiş sağlayarak kesintisiz devam edegelen üretim, yatırım, ihracat, büyüme, kalkınma seferberliğiyle sürdürülebilir ekonomik refahı yakalamak içten bile değildir.

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ YENİ KABİNENİN EKONOMİ POLİTİKALARINA VE ENFLASYONLA MÜCADELE KARARLILIĞINA GÜVENMEKTE:

 Bunun için güven ortamını kalıcı ve kurumsal hale getirmek müşterek vazifemizdir. Milliyetçi Hareket Partisi yeni kabinenin ekonomi politikalarına ve enflasyonla mücadele kararlılığına güvenmektedir. Modern ekonominin sağlığı para ve maliye politikalarının sağlamlığına, istikrarlı yapısına bağlıdır. 

Ekonomi politikaları, tıpkı bileşik kaplar gibi, bütünlük içinde, eşgüdüm halinde uygulanıp, piyasa şartlarıyla insan ve toplum huzurunu dengelediği sürece anlamlı ve başarılı olacaktır. Cari fazlayı temin etmek amacıyla iç tasarruf hacmimizi artırmanın yanı sıra, yeni ihracat pazarlarını rekabetçi kur ve faiz desteğiyle keşfetmemiz, Türk markalarını dünyanın en ücra köşelerine gururla taşımamız ülkemizin gücüne güç katacaktır. 

Türkiye’mizin küresel ticaretten aldığı pay yüzde 1,02’dir. Elbette bu oran makul ve memnuniyet verici değildir.

EKONOMİK ADALET, EKONOMİK ÖZGÜRLÜK, EKONOMİK GÜVENLİK TAVİZ VERİLMEMESİ GEREKEN İLKELER: 

Bugün 27 ihracatçı sektörde faaliyet gösteren 115 bine yakın firmamız ihracat yapmaktadır. Türkiye’nin 2022 yılındaki mal ihracatı 254,2 milyar dolar, hizmet ihracatı da 90 milyar doları bulmuştur. Bu bir rekordur ve gurur duyulması gereken bir tablodur. Bildiğiniz üzere, açık veren bütçenin ilk sancılı sonucu iç borç artışıdır.

 Bunun tedavisi ve üstesinden gelinmesi amacıyla gelirlerin çeşitlendirilip yükseltilmesi akla gelen ilk çaredir. Daralan ve durgunluk patikasına mahkum olan bir ekonomide iç ve dış borç artışı felaketin diğer adıdır. Gelirlerin artışı için beli başlı üç seçenek vardır ve bilinmektedir. Birincisi, hedeflenen büyümeyi sağlamak, İkincisi, fiyat istikrarını ve adaletli vergi sistemini kurmak, Üçüncüsü de, alınan borçlarla hazineye gelir yaratacak üretken varlıklara yatırım yapmaktır.

 Dikkatinizi çekmek isterim ki, dünyadaki trendin aksine Türkiye ekonomisi 11 çeyrektir büyümektedir. Bu yılın ilk çeyreğindeki büyüme de yüzde 4’dür. Bizim görüşümüze göre ekonomik adalet, ekonomik özgürlük, ekonomik güvenlik taviz verilmemesi gereken ilkeler olmalıdır.

BATAN GEMİYİ İLK TERK EDEN KORKAKLAR VE KORSANLARDIR: 


Milliyetçi Hareket Partisi’nin faize bakışı bellidir, değişme göstermemiştir. Teorik ve pratik uygulamada, faiz artışı yatırımı caydıran, üretim çarkına çomak sokan, müteşebbislerimizin gücünü zayıflatan, kredi ihtiyacını pahalandıran politik bir tercihtir. Ancak Türkiye’nin ekonomik istikrarı ve ekonomik huzuru elde etmesi için de alınması gereken kısa dönemli ve bazen de can yakan tedbirler vardır ve parlak geleceğimiz için bugünkü külfete katlanmak ister istemez kaçınılmaz hale gelmektedir.

 Bu arada muhalefet partilerinin beyhude çırpınışları, ekonomideki temelsiz iddiaları faydasız ve sonuçsuzdur. Şanslı azınlığın kaymak siyasi tabakası olan partilerin insanımızın ne yediğinden, ne içtiğinden, nasıl geçindiğinden gerçek manada haberleri yoktur. Tefecilerden para, yabancı danışmanlardan akıl almayı marifet görenlerin savruldukları hazin ve hüsran verici siyasi travmaları onlar için yeterince ızdırap vericidir. 

Cumhur İttifakı Türkiye’ye bütünüyle, var olan bütün güzellik ve mirasıyla sahip çıkmak için geceli gündüzlü mücadele ederken, zillet partilerinin hal-i pürmelali perişanlıktır. Artık görülmüştür ki, muhalefet partilerinden hiçbir yol olmaz, olmayacaktır. Sırf milletvekili olmak amacıyla CHP’ye postunu seren, sonra da ilk zelzelede pencereden atlayıp sığındığı evini terk ederek taşa tutanlar siyasi ahlakın yüz karalarıdır. Bunlar dün de, bugün de, yarın da asla güven vermeyen siyaset simsarlarıdır. Üstelik milletvekili olduğu partisinin Cumhurbaşkanı adayına oy vermediğini pişkince açıklayanların çıkarlarına nasıl kul köle olduğu, su akarken testisini doldurup kesilince araziye nasıl uydukları çarpıcı tecrübelerle sabittir. Bu ahlaki yarılma bizim sorunumuz değilse bile, yeni bir Babacan vakasını Türk siyaset ve demokrasi hayatının hiç de hak etmediğini söylememiz milli ve manevi sorumluluğumuzun gereğidir.

 Unutmayınız ki, batan gemiyi ilk terk eden korkaklar ve korsanlardır. Batık gemiyi limana sağlam götürmekten bahseden Kılıçdaroğlu’nun baba-oğul arasındaki saltanat kavgasından nasıl çıkacağı da ayrı bir merak konusudur. Hançer üstüne hançer yiyen CHP’li yöneticilerin pişmanlık içinde özür dilemesi yararsız ve miadı dolmuş bir sitem ve sızlanmadır. Mensuplarının birbirine güvenmediği, birbirine inanmadığı, arkadan dolaşmanın, fitne yaymanın geçer akçe sayıldığı bir siyasi bünyenin içten içe çürüyüp kadavraya dönüşmesi kaçınılmaz bir siyaset ve hayat gerçeğidir. Bugünkü muhalefet partilerinin durumu aynısıyla budur.

YUNANİSTAN HÜKÜMETİ MUTLAKA HESAP VERMELİDİR:

 Yunanistan’ın Mora Yarımadası açıklarında 14 Haziran 2023 Çarşamba günü göçmenleri taşıyan bir teknenin batması sonucunda, 78 kişi hayatını kaybetmiş, 500’e yakın kişi de kaybolmuştur. Bu insani dram ve felakete seyirci kalan, hatta yalanlara başvuran Yunanistan hükümeti sorumludur ve mutlaka hesap vermelidir. Akdeniz ve Ege’nin ölüm denizi olmaktan derhal çıkarılması, küresel vicdanın aktif biçimde devreye girerek kara ve denizleri aşan göç olgusunu süratle ele alması önümüzdeki en sıcak gündemlerden birisi olmalıdır. 

Yurtlarından ve yuvalarından kopan insanların kaderi balıkların karnı olmamalıdır. İsviçre’nin Zürih kentinde geçen hafta içinde PKK’lı alçaklar tarafından Cumhurbaşkanımızın ve al bayrağımızın hedef alındığı hain gösteriyi ve buna sessiz kalanları buradan lanetliyorum. Avrupa’nın göbeğinde teröristlere gösterilen müsamahanın ne demokrasiyle, ne insan haklarıyla, ne özgürlükle, ne de insani miras ve değerlerle bağdaşır bir tarafının olmadığını muhataplarına duyuruyorum.

Bursa'da şüpheli ölüm ! 49 yaşındaki adam...

 İnegöl'ün Çeltik Mahallesi'nde meydana gelen olayda 49 yaşındaki adam evinde ölü bulundu.




Alınan bilgilere göre, olay, Çeltikçi Mahallesi'nde meydana geldi. 49 yaşındaki N.S isimli şahıs ailesi tarafından yatağının yanında yere yüz üstü düşmüş vaziyette bulundu.

Ailesi durumu sağlık ve jandarma ekiplerine haber verdi. Gelen sağlık görevlileri yaptıkları incelemede şahsın hayatını kaybettiğini belirledi. Durum daha sonra İnegöl Cumhuriyet savcılığına haber verildi.

Olayı şüpheli bulan savcılık evde yaptığı incelemenin ardından N.S cansız bedeni kesin ölüm sebebinin belirlenmesi için Bursa Adli Tıp Kurumuna gönderildi.

Ölen haberi alan yakınları ise gözyaşlarına hakim olamadı.

Öte yandan, ölen şahsın sara hastası olduğu öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma ise sürdürülüyor.