Ürdün Eski Devlet Bakanı: Müslüman Kardeşler, ülkenin güvenliğine ve istikrarına zarar veriyor.

 Ürdün’ün eski Hukuki İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Mahmud el-Hırabeşe, Ürdün hükümetinin Müslüman Kardeşler Cemiyeti’ni yasaklama kararının ani bir karar olmadığını, 2020 yılından bu yana Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir yargı kararının uygulanması olduğunu söyledi. El-Hırabeşe, cemiyetin Ürdün Hayır Kurumları Yasası’na uymaması ve kendisine yapılan birçok yasal uyarıya rağmen durumunu düzeltmemesi nedeniyle hukuki meşruiyetini kaybettiğini belirtti.


El-Hırabeşe, "Ekstra News" kanalına yaptığı bir açıklamada, Ürdün hükümetinin yasal çerçevede hareket ettiğini ve yeni bir şey yapmadığını, sadece mevcut yasaları uyguladığını ifade etti. Ayrıca cemiyetin bazı üyelerinin güvenlik ve istikrarı tehdit eden “terörist faaliyetlere” karıştığının kanıtlandığını, bu kapsamda roket ve insansız hava aracı üretme girişimleri ile patlayıcı madde bulundurmanın bulunduğunu, bu faaliyetlerin 2021 ile 2025 yılları arasında güvenlik birimlerince takip edildiğini açıkladı.

El-Hırabeşe, Müslüman Kardeşler Cemiyeti’nin uluslararası örgütten destek aldığını vurgulayarak, Ürdün yasalarının herhangi bir siyasi veya sivil örgütün yabancı bir tarafla maddi destek ya da örgütsel koordinasyon gibi ilişkilerini suç saydığını belirtti. “Uluslararası örgütün kontrolü altında olamayız ve ulusal egemenliği ihlal eden herhangi bir dış bağlantıya izin verilmez,” dedi.

Ürdün’de cemiyetin yasaklanmasının, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt gibi birçok Arap ülkesinin yanı sıra Rusya ve Avusturya gibi bazı Avrupa ülkelerinin de bu cemiyeti ulusal güvenliğine tehdit olarak görerek yasaklamasıyla uyumlu olduğunu ifade etti.

Müslüman Kardeşler’in İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi büyük ülkelerde terör örgütü listelerine alınmamasına da değinen El-Hırabeşe, bunun soru işaretleri yarattığını ve bazı uluslararası güçlerin bu tür yapıları kendi çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla siyasi bir araç olarak kullanabileceğine işaret etti. 

Ürdün, Müslüman Kardeşler'in faaliyetlerini, örgüte üyeliği ve örgüt fikirlerinin yayılmasını yasakladığını duyurdu.

 


Ürdün güvenlik birimlerinin “kaos planı hücresi”ni ortaya çıkarmasının yankıları sürerken – ki bu resmi açıklamalarda füze ve insansız hava araçları üretmekle suçlanan radikallerin tutuklandığına dair bilgilerle duyurulmuştu – Ürdünlü yetkililer, 2020 yılından beri yasal olarak kapatılmış olan ve kesin yargı kararıyla ruhsatsız sayılan Müslüman Kardeşler Cemaati’ne neden yasal işlem uygulanmadığı konusundaki sessizliklerini koruyor. Söz konusu cemaat, o tarihten bu yana “siyasi” faaliyetlerine devam ediyor.

Ruhsatsız olan bu cemaatin “yumuşak şekilde kontrol altında tutulması” birçok analist için hâlâ bir muamma. Analistler, bu yapıya karşı gösterilen “esnekliğin” nedenini açıklamakta zorlanıyorlar, ancak Ürdün’ün bazı siyasi elitleri arasında halk desteğini ilgilendiren herhangi bir çatışmadan kaçınma yönünde yeni bir teamül oluştuğuna dikkat çekiyorlar. Bu da, kesinleşmiş yargı kararlarının uygulanmaması pahasına olsa bile söz konusu olabilir. Mevcut ceza yasasının 159. maddesinin ikinci fıkrasında açıkça belirtilmiştir ki, yasal olarak “gayrimeşru” sayılan herhangi bir derneğe hapis cezasına varan yaptırımlar uygulanabilir. Ancak bu hüküm Müslüman Kardeşler’e karşı uygulanmamıştır.

Bununla birlikte, mevcut hükümetin tavrı, dış güçler tarafından desteklenen “kaos planı hücresi”nin ortaya çıkarılmasının ardından kökten değişmiş gibi görünüyor. Bu hücre, bu kez Gazze direnişine destek amacıyla değil, doğrudan Ürdün içini hedef alacak şekilde füze ve insansız hava araçları üretmekle Ürdün’ün güvenliğini tehdit etmiştir.

Bugün itibariyle, Ürdün’deki karar alma kurumlarının, terörle mücadele ve ulusal güvenliği tehdit eden davalarda yetkili olan Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin vereceği kararları beklediği anlaşılıyor. Bu kurumlar, ruhsatsız cemaat ve onun siyasi kolu olan “İslami Çalışma Cephesi Partisi”yle yaşanacak olası bir çatışmanın boyutlarını dikkate alarak ani bir karar vermekten kaçınıyorlar. Zira bu parti, parlamento ya da sokakta gerilimi tırmandırabilecek adımlar atabilir.

Bu arada, karar merkezlerindeki operasyon odaları, önümüzdeki dönemin gereklerini karşılamak için birçok alanda aktif bir şekilde çalışıyor. Bu gereklerin başında, Ürdün'deki Müslüman Kardeşler Cemaatinin “yasa dışı” kabul edilmesi yer alıyor. Bu durum, cemaatin tüm faaliyetlerinin durdurulmasını, merkezlerinin ve mülklerinin müsadere edilmesini gerektiriyor. Ayrıca, cemaat mensuplarından gelecek her türlü siyasi faaliyet çağrısı, kitlesel etkinlik düzenlemesi ya da açıklama, yargı sürecine tabi olacak ve Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde işlem görecektir.

Bu çerçevede, ülkedeki bazı resmi karar merkezleri, Dernekler Yasası ve Ceza Kanunu çerçevesinde ruhsatsız kabul edilen cemaat ile, mevcut Siyasi Partiler Yasası’na göre yasal olarak faaliyet gösteren siyasi kolu “İslami Çalışma Cephesi Partisi” arasında bir ayrım yapmaya çalışmaktadır. Ancak bu resmi ayrımın kaderi, gelecek hafta başlaması beklenen mahkeme oturumlarında ortaya çıkacak gelişmelere bağlıdır. Ayrıca bu ayrım, partinin sokakta veya sosyal medya platformlarında olası bir gerilim ve tırmanış yaratmasıyla bozulabilir. Bu durumda karar vericiler, partinin feshi ve cemaat ile partinin ülkedeki İslami hareketi temsil etme tekelinin kırılması yönündeki yasal hükümleri uygulamak zorunda kalabilir.

Gürültülü bir meclis oturumu... ve yumuşak bir söylem

Partili ve bağımsız milletvekillerinin öncülüğünde mecliste yürütülen sert eleştiriler karşısında, “İslami Çalışma Cephesi Partisi” milletvekilleri, ülkenin güvenliği ve Ürdün Krallığı’nın istikrarını tehdit eden herhangi bir komploya karşı duracaklarını vurgulayan yumuşak bir söylemle cevap verdiler. Ancak parti milletvekillerinin yaptığı açıklamalarda, 17 üyesi yakalanarak Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne sevk edilen hücreye yönelik açık ve net bir kınama ifadesi yer almadı.

Meclis oturumunun perde arkasında, resmi çizgiye yakın bazı milletvekillerinin, doğrudan tahrik içermeyen ancak ruhsatsız bir yapı olarak yasaklanmasını talep eden ifadelerle Müslüman Kardeşler Cemaati’ne yönelik bir saldırı dili geliştirmeye çalıştıkları görüldü. Ancak bazı milletvekilleri sert ifadeler kullandı ve bu sözlere, İslami Çalışma Cephesi Partisi'nin milletvekilleri doğrudan yorum yapmadan sessiz kalarak karşılık verdi.

Bu bağlamda, Meclis Başkanı Ahmed es-Safadi’nin, pazartesi sabahının erken saatlerine kadar, İslamcı partinin meclisteki 31 üyesiyle zorlu bir karşılaşma planlayan bazı milletvekillerinin tepkilerini yatıştırmaya çalıştığı bildirildi. Ancak bu sayı, “İslami Çalışma Cephesi” bloğundaki tüm milletvekillerinin partiye resmi olarak üye olduğu anlamına gelmiyor. Zira bazı milletvekilleri, seçim bölgelerinde parti adı altında seçilmiş olsalar da, ne “Cephenin” ne de cemaatin resmi üyesi değiller. Bu isimler arasında, meclisteki “İslami Çalışma Cephesi” bloğunun başkanı olan milletvekili Salih el-Armuti de yer alıyor.

“İslami Çalışma Cephesi” milletvekillerinin yumuşak üslubu, cemaat içinde önde gelen bazı liderlerin, Genel İstihbarat Dairesi Başkanı Ahmed Hasani ile bir görüşme ayarlamak için yürüttükleri girişimlerin ardından geldi. Bu görüşme talebinin, cemaatin silahlı bir yapılanma ya da milis oluşumunu reddettiği yönündeki tutumunu netleştirmek amacıyla yapıldığı, "Şarku’l Evsat"a konuşan kaynaklar tarafından belirtildi. Bu gelişmeler, Ürdün güvenlik makamlarının, yeni ortaya çıkarılan hücreyle bağlantılı şahıslarla ve söz konusu hücrenin beyniyle ilgili olarak Lübnanlı mevkidaşlarıyla yürüttüğü soruşturmaların sürdüğü bir dönemde yaşandı. Soruşturmalar, hücre üyelerinin bazılarının Güney Lübnan’da eğitim aldığını ortaya koydu.

Önümüzdeki Dönem ve Hesaplarla Dolu Zorunluluklar

"Şarku’l Evsat" gazetesine konuşan kaynaklar, silah kaçakçılığı ve üretimi planlayan hücreye yönelik yargı kararlarının uygulanması gerektiği yönünde en üst düzeyden talimat verildiğini aktardı. Hücre üyeleri, yerel televizyon kanallarında yayınlanan itiraflarında, ülkede ruhsatsız kabul edilen Müslüman Kardeşler Cemaati’ne bağlı olduklarını beyan etmişti. Aynı kaynaklar, yargı süreci tamamlandıktan sonra çıkacak kararın uygulanmasının “hukukun üstünlüğü” ilkesini kökleştireceğini ve yargı kararlarının uygulanmasında herhangi bir oyalamaya izin verilmeyeceğini vurguladı.

Bu arada, Şarku’l Evsat gazetesine konuşan kaynaklar, resmi bir birimin şu anda siyasi hayatı düzenleyen mevzuatları, başta seçim ve siyasi partiler yasaları olmak üzere, değerlendirmekte olduğunu belirtti. Bu iki yasada köklü değişikliklerin yapılmasının beklendiği aktarıldı.

Beklenen değişiklikler, parlamento çatısı altında siyasi temsilde adalet ve denge şartlarını sağlamayı amaçlıyor. Bu adım, Kral II. Abdullah’ın başlattığı siyasi modernleşme süreci çerçevesinde, Ürdün toplumunun siyasi, sosyal ve kültürel kesimlerini temsil eden bir komisyonun sunduğu tavsiyeler doğrultusunda, partili yapının ilk deneyimlerinde yaşanan aksaklıklara yönelik köklü bir düzeltmeyi de kapsıyor.

Aynı kaynaklara göre, önümüzdeki dönemde yaşanabilecek yeni bir gerilim, Öğretmenler Sendikası'nın akıbetine ilişkin alınacak kararla doğrudan bağlantılı olabilir. Bu sendika, “İslami Çalışma Cephesi Partisi”nin kontrolü altındadır ve sendika üyelerinin binlercesi bu partiye mensuptur. Temmuz 2020’de alınan bir yargı kararıyla sendikanın faaliyetleri iki yıl süreyle askıya alınmış, tüm merkezleri kapatılmıştı. Aynı dönemde, şu anda milletvekili olan eski sendika başkanı Nâsır el-Navâsıra ve sendika yönetim kurulu üyeleri hakkında da çeşitli yargı dosyaları kapsamında ifade vermeleri için celp kararı çıkarılmıştı.

Ürdün’deki bazı resmi kurumlar içinden gelen sesler, Öğretmenler Sendikası Yasası'nın değiştirilmesi gerektiğini savunuyor. Önerilen değişikliğe göre, sendikanın genel kurulu yalnızca aktif sahada görev yapan öğretmenlerden oluşmalı, daha önce öğretmenlik yapmış ancak şu anda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde idari görevde bulunan personel bu kapsama alınmamalıdır.

Her hâlükârda, Amman’da yaklaşan yaz aylarının siyasi açıdan “sıcak” geçeceği kesin gibi görünüyor. Bu süreçte en önemli gündem maddelerinden biri, mevcut parlamentonun görevde kalıp kalmayacağı ya da erken genel seçimlere gidilmesi için feshedilip feshedilmeyeceği olacak. Bu kararın, seçim yasasında yapılacak değişikliklerin ardından verilmesi planlanıyor ve bu durum, karar vericilerin masasında duran senaryolardan biri olarak değerlendiriliyor.

Değerlendirilmekte olan bir başka senaryo ise şu şekilde: Eğer “İslami Çalışma Cephesi Partisi”nin yasal durumu hakkında bir mahkeme kararı çıkar ve bu karar, partinin meclisteki milletvekillerinin mecburi olarak ayrılmasına yol açarsa, bu boşluklar, seçimlerde partinin ardından gelen diğer adaylar arasından doldurulacak. Ancak bu senaryonun olumsuz yanı, siyasi olarak dışlanan bu akımın halk desteğini ikiye katlayarak, Ürdün kamuoyunun önemli bir kesimi üzerinde yeniden etkili hâle gelebilme potansiyelidir.



BAE’nin Uluslararası Dayanışmaya Katkısı bulundu

 TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Filistin'i Destekleyen Parlamentolar Grubu Toplantısı kapsamında, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Federal Ulusal Konseyi Başkanı Saqr Ghobash, Katar Şura Meclisi Başkanı Hassan bin Abdulla Al Ghanim ve Ürdün Temsilciler Meclisi Başkanı Ahmad Safadi görüştü.


TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Filistin'i Destekleyen Parlamentolar Grubu Toplantısı kapsamında, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Federal Ulusal Konseyi Başkanı Saqr Ghobash, Katar Şura Meclisi Başkanı Hassan bin Abdulla Al Ghanim ve Ürdün Temsilciler Meclisi Başkanı Ahmad Safadi görüştü.


TBMM Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Kurtulmuş, Conrad Otel'deki görüşmede, Filistin'i Destekleyen Parlamentolar Grubu'nun yeni bir başlangıçla bugün uluslararası camiada yerini almaya başlayacağını ifade etti.


İsrail'in Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarındaki saldırılarına karşı uluslararası alandaki tepkilerin, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesinde İsrail aleyhinde alınan kararların hem İsrail hem de Filistin davası açısından yeni bir dönemi başlattığını kaydede Kurtulmuş, bundan sonra Filistin davası için uzun yıllar sürecek ciddi, sabırlı bir siyasi mücadelenin başlayacağını belirtti.


Kurtulmuş, Filistin meselesinin bütün insanlığın ortak konusu haline getirilmesi için çalışmayı amaçladıklarını, Birleşmiş Milletlerde (BM) Filistin Devleti'nin varlığını resmen kabul eden ülkelerin tamamının da aktif bir şekilde Filistin'i Destekleyen Parlamentolar Grubu inisiyatifinde yer alması için mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.


İslam dünyasının en önemli ülkelerinden birisi olan BAE'nin bu uluslararası oluşuma büyük katkılarının olacağına inandığını vurgulayan Kurtulmuş, BAE Federal Ulusal Konseyi Başkanı Ghobash'a teşekkür etti.



Rusya'nın göbeğinde tutukluların işlerinden sorumlu bir arabulucu

 Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya ile Ukrayna arasında, çatışmaların başladığı tarihten bu yana en büyük esir değişimi olan 538 esirin takasına başarıyla arabuluculuk etti.



 İki ülke arasındaki bu, arabuluculuk yoluyla gerçekleştirilen 14. esir takası oldu, ulusal haber ajansı WAM bildirdi.

Ukrayna, 246 savaş esiri ve 31 yaralı askerin geri dönüşünü sağlarken; Rusya, 246 savaş esiri ve 15 yaralı askeri evine karşıladı.

BAE'nin arabuluculuk çabaları sayesinde şimdiye kadar toplam 3.771 esir Rusya ile Ukrayna arasında takas edildi.

Dışişleri Bakanlığı (MoFA), takasın başarıyla gerçekleşmesine yönelik iş birlikleri için Rusya ve Ukrayna hükümetlerine teşekkürlerini iletti.

Ayrıca BAE'nin çatışmaya barışçıl bir çözüm bulma konusundaki kararlılığını yineleyerek, bu sorunun çözümünde diyalog, gerilimi azaltma ve diplomasinin tek yol olduğunu, insani sonuçları hafifletmenin önemini vurguladı.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda BAE'ye "arabuluculuk çabaları" için teşekkür etti.

"Birleşik Arap Emirlikleri'ne arabuluculukları için özellikle minnettarım," diye yazdı.


Kaos planı Ürdün Müslüman Kardeşler'ini son sancılarına sürüklüyor.



Ürdün'deki Müslüman Kardeşler, uzmanların "örgütün belini kıran son damla" olarak nitelediği kaotik bir komplonun ayrıntılarının ortaya çıkmasının ardından tehlikeli bir dönüm noktasıyla karşı karşıya.

Ürdün'de Müslüman Kardeşler, ülkeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik terör planlarının ortaya çıkmasının ardından yargılanıyor. Örtü düştü ve grup, asla çıkamayacağı karanlık bir tünele girdi.

Terör eylemine karışanlara karşı sıkı hukuki işlem başlatılması çağrısında bulunan sesler giderek yükseliyor. El-Ayn El-Ahbariye'nin görüştüğü siyasetçiler ve hukuk uzmanları, örgütün yasaklanması ve örgütün siyasi kolu olan İslami Hareket Cephesi'nin dağıtılması gibi sıkı yasal işlemlerin yolunun açıldığını düşünüyor.

Ürdün'ün iç güvenliğini tehdit edenlerle hesaplaşmasının kritik bir safhasına girdiği, yasaklar, kapatmalar ve hatta ilgili örgüt ve partilerin tamamen kapatılması gibi kararların beklendiği vurgulandı.  Ürdünlü bir güvenlik kaynağı Salı günü yaptığı açıklamada, Ürdün'deki Müslüman Kardeşler mensuplarının, "füze ​​üretme ve patlayıcı madde bulundurma" planlarının bir parçası olarak krallıktaki tesislere saldırı düzenleme planına dahil olduklarını duyurdu.

Ürdün istihbaratı, "füze ​​üretimi ve patlayıcı madde bulundurma" da dahil olmak üzere "ulusal güvenliği baltalamayı amaçlayan" komploların engellendiğini ortaya koydu ve olaya karışan 16 kişinin tutuklandığını doğruladı.

Engelleme ve kapatma 

 Eski Ürdün Bakanı Emin el-Meşakbe, soruşturmalar sırasında yapılan itirafların sanıkların Müslüman Kardeşler'e mensup olduğunu ortaya koyduğunu doğruladı. Ürdün'de 2020 yılında mahkeme kararıyla feshedilen Kardeşlik Derneği'ne karşı sıkı bir hukuki işlem beklenebileceğini söyledi. Buna derneğin tamamen kapatılması, faaliyetlerinin yasaklanması ve muhtemelen bağlı kuruluşlarının yasaklanması da dahil olabilir.

"İlk bilgilere göre, herhangi bir milletvekilinin olaya karıştığı tespit edilirse Meclis'ten ihraç edilecekler, dokunulmazlıkları kaldırılacak, sayıları kaç olursa olsun Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne sevk edilecekler" dedi.

Davanın çok sayıda ismi ortaya çıkaracağını, her halükarda güvenlik durumunun kontrol altına alınması, güvenliğin artırılması, sınır geçişlerinin ve hudutların izlenmesi konusunda sıkı tedbirler alınacağını sözlerine ekledi. Örgütün ve partisi İslami Hareket Cephesi'nin her türlü eyleminin daha sıkı takip edileceğini, ülke genelindeki hareket ve faaliyetlerinin kısıtlanacağını da söyledi.

Ürdün, İhvan'ın komplolarını engellediğini söylüyor


 


Ürdün, Salı günü yaptığı açıklamada, İstihbarat Dairesi'nin "ulusal güvenliği tehdit etmeyi, kaos yaratmayı ve ülkede maddi tahribat yapmayı hedefleyen planları" engellediğini duyurdu.

Ürdün Hükümeti Resmi Sözcüsü Muhammed el-Mumeni, "istihbarat dairesi tarafından 2021’den bu yana hassas bir şekilde takip edilen bu planlarla bağlantılı 16 kişinin gözaltına alındığını" bildirdi.

Ürdün Genel İstihbarat Dairesi, planların şunları içerdiğini belirtti:
“Yerel malzemelerle roket üretimi, yasa dışı amaçlarla yurtdışından getirilen roketler, patlayıcı maddeler ve ateşli silahlar bulundurma, kullanıma hazır bir roketin saklanması ve insansız hava aracı (İHA) üretme projesi.”

“Bireysel Eylemler”

Mumeni, bu davalarda suçlanan bazı kişilerin "siyasi bağlantıları olduğunu, yasal olmayan ve feshedilmiş bir gruba üye olduklarını" belirtti. Bu açıklama, yerel çevrelerde, 2020 yılında mahkeme kararıyla feshedilen Ürdün'deki Müslüman Kardeşler Cemiyeti'ne bir atıf olarak yorumlandı.

Öte yandan, cemiyet yaptığı açıklamada, söz konusu eylemlerin "bireysel eylemler (...) olduğunu, Müslüman Kardeşler Cemiyeti’nin bu olaylardan haberdar olmadığını ve hiçbir bağlantısının bulunmadığını" vurguladı.

Ayrıca açıklamada, "seksen yıl önceki kuruluşundan bu yana ulusal çizgiye bağlı kaldığı, barışçıl tutumunu sürdürdüğü, hiçbir zaman ulusal birliği ve sabit duruşunu bozmadığı, aksine her zaman Ürdün’ün güvenliği ve istikrarı lehine tavır aldığı" ifade edildi.

“Tüm Failler Gözaltına Alındı”

İstihbarat Dairesi'nin açıklamasının ardından Mumeni, "bu davalarla ilgili tüm unsurların kontrol altına alındığını ve endişe edilecek bir durum olmadığını" duyurdu. Ayrıca "bu faaliyetlerde yer alan herkesin yakalandığını" belirtti.

Mumeni, Ürdün hükümeti binasında düzenlenen basın toplantısında, 2021 yılında başlayan soruşturmayla ilgili bazı detayları da paylaştı.

Hedefin "ülke içinde maddi zararlar yaratacak sabotaj eylemleri gerçekleştirmek" olduğunu belirtti.

Ayrıca 3 ila 5 kilometre menzilli kısa menzilli roketler üretme planı olduğundan bahsetti.

İlk hücrenin Mayıs ve Haziran 2023 ayları arasında tespit edildiğini ve yurtdışından kaçırılmış silahlarla birlikte yüksek patlayıcı maddeleri taşıyıp depolamaya çalıştığını açıkladı.

Bir kişinin ise başkent Amman’ın güneyindeki Merj el-Hamam bölgesinde fünyeli bir Katyuşa roketini gizlediği belirlendi.

İkinci hücre ise Şubat 2025’te ortaya çıkarıldı ve üç kişi gözaltına alındı. Hükümetin açıklamasına göre, bu kişiler Amman ve Zarka şehirlerinde roket üretimi ve depolaması için iki depo kurmuşlardı.

Türkiye'ye iki ayda yaklaşık 2 milyar dolarlık doğrudan yatırım geldi

 

Türkiye'ye uluslararası doğrudan yatırım (UDY) girişi, yılın ilk iki ayında 2024'ün aynı dönemine göre yüzde 92 artarak 1 milyar 996 milyon dolara yükseldi.



Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED), Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Ödemeler Dengesi istatistiklerinin açıklanmasının ardından Rakamlarla Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Bülteni'ni yayımladı.

Buna göre, ocak-şubat döneminde Türkiye'ye gelen UDY tutarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 92 artarak 1 milyar 996 milyon dolar oldu. 2002 yılından itibaren Türkiye'ye gelen UDY girişlerinin toplam değeri ise 276 milyar doları aştı.

Şubatta alınan uluslararası doğrudan yatırım tutarı ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 205 yükselişle 561 milyon dolara ulaştı. Söz konusu yatırımların 417 milyon doları yatırım sermayesi girişi, 28 milyon doları borçlanma araçları, 134 milyon doları da yabancı uyruklulara gayrimenkul satışı yoluyla elde edildi. Yatırım tasfiyelerinin ise 18 milyon dolar değerinde aşağı yönlü etkisi oldu.

En çok yatırım toptan ve perakende ticaret sektöründe gerçekleşti

Yılın ilk iki ayında gerçekleşen 1,35 milyar dolarlık yatırım sermayesi girişleri içerisinde en büyük payı yüzde 58 ile "toptan ve perakende ticaret" yatırımları alırken, onu yüzde 10 ile "finans ve sigorta faaliyetleri", yüzde 6 ile "bilgi ve iletişim" sektörü takip etti.

Şubattaki yatırımlarda ise yüzde 26 ile "toptan ve perakende ticaret", yüzde 13 ile "bilgi ve iletişim", yüzde 12 ile "finans ve sigorta faaliyetleri", yüzde 11 ile "kauçuk ve plastik ürünleri imalatı", yüzde 9 ile "mesleki bilimsel ve teknik faaliyetler" sektörleri öne çıktı.

Şubatta en fazla uluslararası yatırım yapan ülkeler Hollanda, ABD, İsviçre, Birleşik Krallık ve Azerbaycan oldu.

En fazla yatırım Kazakistan'dan

Ocak-şubat döneminde Türkiye'ye gelen UDY'de başı yüzde 49'luk payla "diğer Asya ülkeleri" çekti. Onu yüzde 21 ile AB ülkeleri, yüzde 12 ile Amerika kıtası izledi. AB üyesi olmayan Avrupa ülkeleri yüzde 11 pay aldı.

Ülkeler özelinde bakıldığında ise iki aylık dönemde en çok yatırım yüzde 45 ile Kazakistan'dan geldi. Onu yüzde 11 ile ABD, yüzde 10 ile Hollanda, yüzde 8 ile İsviçre ve yüzde 5 ile Almanya izledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 85 milyonun kardeşliğini daha ileri taşıma gayretinde olacağız

 Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Husumetin ve öfkenin diliyle değil, 23 senedir olduğu gibi yine gönül diliyle konuşacağız, 85 milyonun kardeşliğini daha ileri taşıma gayretinde olacağız." diye konuştu.

Türkiye yerli GPS uygulamasını devreye alacak

Türkiye, stratejik altyapılarda dışa bağımlılığını azaltmak ve uzaydaki varlığını güçlendirmek için Bölgesel Konumlama ve Zamanlama Sistemi kuracak. Türkiye, uluslararası mecrada bilinen ve kullanılan yerli bir harita ve navigasyon uygulaması da geliştirecek.




Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın "2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi"nden derlediği bilgiye göre, sanayi üretiminde otomasyonun yaygınlaşması ile bağlı cihaz ve sistemlerin sayısının artması, siber tehdit risklerini de beraberinde getiriyor.

Bu kapsamda, sanayi sektöründe siber güvenlik uygulamalarının yaygınlaştırılması, endüstriyel otomasyon sistemlerini olası saldırılara karşı korumak ve hassas verileri güvence altına almak için önem taşıyor. Yerli teknolojilerle geliştirilecek siber güvenlik çözümlerinin, Türkiye'nin dijital altyapısının güvenliğini artırması ve dijital dönüşüm sürecinde güçlü bir oyuncu olmasını sağlaması bekleniyor.

Birçok alanda kritik işlevler üstlenecek

Türkiye'nin stratejik altyapılarda dışa bağımlılığının azaltılması ve uzaydaki varlığının güçlendirilmesi vizyonuyla Bölgesel Konumlama ve Zamanlama Sistemi devreye alınacak. Bu sistem, GPS gibi küresel sistemlere alternatif olarak Türkiye'ye kendi uyduları üzerinden hassas konum, navigasyon ve zamanlama verileri sunacak.

Sistem, askeri operasyonların güvenliğinden sivil haberleşme ağlarının kesintisizliğine, akıllı ulaşım sistemlerinden hassas tarım uygulamalarına kadar birçok alanda kritik işlevler üstlenecek.

Bu doğrultuda, ön fizibilite çalışması, atomik saat geliştirilmesi, mevcut sistemlerin dayanıklılığının artırılması, Uydu Tabanlı İyileştirme Sistemi çalışmaları ve nihai olarak Bölgesel Uydu Konumlama Sistemi kurulması adımlarının atılması öngörülüyor.

Ayrıca, TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsü ve Türkiye Uzay Ajansı işbirliğiyle üretilen rubidyum atomik saatinin prototipinin uzay kalifikasyon testleri devam ediyor. Küp uydu tasarımı da tamamlanarak alt sistemlerinin üretimi ve tedariki aşamasına gelindi. Bu çalışmalar, gelecekteki uydularda kullanılacak yerli ve milli atomik saatlerin geliştirilmesi ile özel sektör girişimlerine daha fazla katkıda bulunulması için önem taşıyor.