Ticker

6/recent/ticker-posts

Şampiyonlar Ligi finali, nasıl bir ‘sadâ’ bıraktı?

 


Cumhurbaşkanımızın maç öncesinde Atatürk Havalimanı’nda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan ile görüşmesi, Türkiye’ye olan güvenin, spor/futbol aracılığıyla ülke menfaatleri adına neler yapılabileceğinin en net yansıması. Manchester City forması giyen Türk kökenli futbolcu İlkay Gündoğan ile Interli milli futbolcu Hakan Çalhanoğlu’nun, şampiyonluk kupası finalinde birbirlerine rakip olması, bir başka ayrıntı. Bu ayrıntıları iyi okuyup, yorumlamak gerekiyor. 

TFF Başkanı diyor ki, finalin kusursuz yerine getirilmesi 2028 ve 2032 Avrupa Şampiyonası ve dünya çapında organizasyonların ülkemize gelmesinde önemli rol oynayacak. Biz de Sayın Başkana hatırlatmada bulunuyoruz ve diyoruz ki, organizasyon işi, ‘kulis/lobi’ işi. Eğer sporun yapan ve yönlendiren komitelerde temsilciniz yoksa bu ve benzeri organizasyonlara ev sahipliği yapma hevesine kapılmayın. Geçmişi hatırlayın, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası ev sahipliği için, 9 şehir ve 10 modern statta turnuva düzenlemek istedik. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 21 yılı geride bıraktığı dönemde tesis yatırımlarını ‘1575’ten 4 bin 290’a’ çıkardıkları açıkladı. 

Bu açıklama, sporun hangi dalı/branşı, ülkemizin hangi bölgesi olursa olsun, spor organizasyonu gerçekleştirecek tesis ve iş gücü potansiyeline sahibiz, anlamına geliyor. İlkay Gündoğan ve Hakan Çalhanoğlu’nu Manchester City ve Inter Gündoğan forması altında mücadelesine şahit olmamız, Türk Sporuna görev ve sorumluluk yüklenenlerin görmesi gereken önemli konu. Unun ve yağın olduğu yerde, helva yapma becerisi gösterilemiyorsa, böyle bir durum birazda bizim acizliğimizi yansıtıyor. Hiç kimse kusuru dışarıda aramasın, sadece üzerine düşen dersleri alsın, görevini layıkıyla yapsın. Ne demek başarılı sporcu yetişmiyor diye? Şampiyonlar Ligi finali gibi tarihi maçlara ev sahipliği yapan, diğer günler/aylar/yılarda ender maç oynatılan Atatürk Olimpiyat Stadı’nı, bir de normal günde ziyaret edip, görmenizi tavsiye ederiz

Batılı anlayışın kurbanı olan ve kulislere yenik düşen 2020 Olimpiyatları organizasyonu, o ‘infaza’ mahkûm edilmeseydi, stadyumun olduğu geniş arazi Olimpiyat Köyü olacaktı. Bu sayede o bölge, ayda veya yılda bir yapılacak maçla hatırlanmayacak, bölge insanının mevcut imkânlardan her daim yararlanması sağlanacaktı. Bizim kaçırmamız, üzerinde çalışmamız gereken konu bu. Yaptığımız, yapacağımız tesisleri çok amaçlı yapmak, sürekli kullanılacak şekilde halkın yararına açmak. Sağlıklı toplum düşüncesini benimsiyorsak, branş ne olursa olsun halkı sporla buluşturmamız gerekiyor. 

Mevcut hükümet daha ne yapsın? Tesis ise tesis, fazlası var eksiği yok! Geriye, bu tesislerden her daim yararlanmak kalıyor. Bu da liyakat, ehliyet ve sadakatli yönetici ve idarecilerin vasıtasıyla mümkün. Bakın, biz bu yazıyı yazarken Gençlik ve Spor Bakanı (GSB) Osman Aşkın Bak’ın da, yaz okulları davet haberi gözümüze ilişiyor; “Çocuklarımız GSB Spor Okulları’nda yeni arkadaşlıklar kuracak, yeni sosyal bir çevreye sahip olacaktır. Spor ile ilgilenen çocukların öğrenim hayatında daha başarılı olduğu da yadsınamaz bir gerçek. Bu yüzden sporun yaşam tarzı haline getirilmesi önem arz ediyor…” Yazımızı, şampiyonlar lig finalinden başladık, spor okulları mesajıyla bitirdik. Aslında ‘birbirleriyle’ çok alakalı. Allah (cc) buyuyor; “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Al-i İmran – 104) Niyet hayr üzerine kurulunca, İngiliz taraftarının Taksim’deki eğlencesiyle  sporun ‘oyalama’ veya ‘magazinleşmesi’ süreci değil, vatandaşın sağlıklı ve zinde kalması için ‘spor’ aracılığıyla neler yapılabilir hususu, yazımızın konusu oldu

Yorum Gönder

0 Yorumlar